![]() |
Şeref Defteri 'Ömer Faruk Reca' |
Hasan Nail Canat, sessiz ama dev bir gölgeydi ![]() Ömer Faruk Reca Hasan Nail Canat, sessiz ama dev bir gölgeydi ve biz bu gölgenin altında hayatın maddeci kederi ve hüznünden kaçıp az serinlemedik. Hasan Nail Ağabey'i ilk kez Tarsus Amerikan Koleji'nde eğitim gördüğüm çocukluk dönemlerimde romanlarından tanıdım. Benim için bir tebliğ ve bir ilhamdı. "Ben Kimim?" diyenin, tam insan olacakken meczup sanılıp psikiyatriste götürüldüğü çağımızda, Hasan Nail Canat tiyatro ve öyküleriyle izleyenlerine ve okuyucularına "Ben Kimim?" sorusunu sanat ustalığıyla sorduruyordu. Bu, muhteşem bir tebliğdi... Tıptı, Jonathan Swift'in Lulliputları’nın, Samed Behrengi'nin Küçük Karabalık'ının, James Matthew'in Peter Pan'ının... Aslında sadece çocuk hikayeleri olmayıp derin manalar taşıdığı gibi, Hasan Nail Ağabey'in romanları da çocuksu mesajlarla, ustalıkla hayata dair derin mesajlar taşıyordu. İleriki yıllarda üniversite eğitimi için kader beni İstanbul'a attığında onun performanslarını izleme şansı elde ettim. Çeşitli gazete ve dergilerdeki muhabirliğim sırasında sanat dünyasıyla iç içe olduğumda Hasan Nail Ağabey'den görüşler alırdık. O'nun sanat kişiliği kendi kişiliğiydi. Yani O'nun sanatı taklit bir performans değildi, bizzat kendisiydi. Sanatı tıpkı kendisi gibi sessiz, mütevazı ama muhteşem bir yankıydı. Sanat, kadim asırların bakisidir. Tıpkı görünmeyene iman etmenin gerçek özgürlük olması gibi. İşte Hasan Nail Canat, sanatıyla baki ve imanıyla özgür bir kişilikti. Her şeyden öte bize, sanatı ve sözleriyle mana aleminin tebliğcisi oldu. İyiler erken ölür... Kendisinden Allah razı olsun. Mekanı cennet olsun. 26 Mayıs 2010 |