![]() |
Şeref Defteri 'Mustafa Everdi' |
Mahrumiyete mahkûm olmayan Hasan Nail Canat ![]() Mustafa Everdi Tiyatro M.Ö. binyıllardan bu yana insanları sosyalleştiren, şehre ve şiirselliğin yüksek katlarına çağıran bir sanattır. Sanat şiirdi ve bir saz eşliğinde epik oyunlarla insanları şehirli, medeni, okumuş aydın kılan bir çağrıydı. Şehrin en görkemli mimarisi tiyatroda tezahür ederdi. Saraylardan bile ihtişamlı ve bugüne mimari bir harika olarak intikal eden. Buralar bir sanata, duyarlılığa, ülkeye, millete, insanlığa çağıran davet merkezleriydi. Siyasetin, dinin, sanatın ve hatta felsefenin en büyük gücü, sözü yüksekte tutan bir çağrıya kitlelerin iştirakını sağlamaktır. Tiyatro, bütün tarih boyunca bu işlevi ile medeniyete açılan sanatın en büyük kapısıydı. Peygamberler, şairler, düşünürler, komutanlar, liderler bir sekiye çıkıp konuşmaya başladığında tiyatronun imkânlarını kullanmaktaydılar. Her devirde olduğu gibi cumhuriyet Türkiye'si de bu sanata öncelik vermişti. Klasikler serisi ve devlet/şehir tiyatroları ile. Milli Eğitim de uyumlu vatandaşlık için oyuncularla seyircileri bir araya getiren tiyatroyu eğitimin tamamlayıcı bir yöntemi görüyordu. Bir tek halkın, muhafazakârların bu taraklarda bezi yoktu. Hasan Nail Canat bu eksikliği mesele edinen insan demektir, hayatı bu mahrumiyeti imkâna çevirmenin şiirsel adanmışlığı. Bütün okullar yılda en az bir tiyatro oyunu sergilerdi. Sergilemek zorundaydı o zamanlar. Öğretmenlerin yönetmen, öğrencilerin oyuncu olduğu bir oyunla mezuniyet günlerini şenliğe çevirirdi. Tiyatro, birincilik için yarışan öğrencileri ortak başarının önemine inandıran bir etkinlikti. Organizasyonun gücünü sergilemenin bir aracı. Hasan Nail Canat da saçmayı, okulların sergilediği bir tiyatro gösterisinde yemiş olmalı. Kimi bir günün eğlencesi der, bakar geçer gider. Hasan Nail Canat kimsenin görmediği bir şeyi görmüştü o gün belki de. Kadimden bu yana sözün en güzelini, güzel oyunlarla kitlelere sunmak. Çünkü tiyatro çok güçlü ve kudretli bir sanattır. Yunanlılar esasında şairlerin keşfettiği imgeleri sahnelere taşımanın yolunu bulmuşlardı tiyatro ile. Bütün insanlık bu sanatın gücü ile ortak coşkuyu, güveni yaşadı. Birlikten güç doğduğunu gösterilerle kutladı. Bayramları ortak umuda çevirdi. Sanatı şairler keşfetti. Egemenler onun düzenini icat ettiler. Bu düzen, insanı oyalayan, eğlendiren, hoşça vakit geçirten oyunları seçkinlerin ayrıcalığını besleyen korunmuş alanlara çevirdiler. Bu sanatı halkın ayağına taşıyan öncülerden biri Hasan Nail Canat oldu. Öyle ki, tiyatroyu sanat kılmak, insanı yükselten bir çağrı yapmak hayatının amacıydı Hasan Nail Canat'ın. İnandığı değerleri anlatmak, milli manevi duyguları sahnede görünen bir harekete çevirmek en temel misyonuydu. Hayatın hayhuyu arasında durup düşündüren sahneleri oynamaktı sinema TV ve sahnelerde. Mümini sahnede yaşamaktı. Hasan Nail Canat, işte bu sanatı muhafazakâr camianın sanatı kılmanın arayışıdır. Aileden bile -teşviki bırakınız- tepki çeken vazgeçirme çabalarına karşı bir kararlılığın adıdır. Çıktığı turnelerle bütün ülkeyi sahneye çevirme başarısıdır Hasan Nail Canat. Velud bir kalemin geride bıraktığı onlarca eserdir. Dinmeyen bir arayışın mücessem hali bir yönüyle. Hasan Nail Canat, 61 yıllık hayatının 41 yılını sanata adayan bir dava adamı, bir gönül insanı, üretken bir sanatçı ve cefakâr bir tiyatrocudur bendeki hatırası. Saygıya değer bir çabanın, imkânsızlıkları engel görmeyen bir azmin adıdır. Rahmanın rahmetiyle kuşansın, dualarımızın güzel insanıdır. 10 Ocak 2021 |