Şeref Defteri
'Ahmet Küçükağa'

Alçak gönüllü, yüksek dereceli bir insan:
Hasan Nail Canat


Ahmet Küçükağa
Hasan Nail Canat'ı ilk defa 1966 yılında tanımıştım. Tanımıştım ama yüz yüze tanışmamız olmamıştı. O tarihte Hilal Tiyatrosu olarak 'Moskof Sehpası'nı oynuyorlardı ve Erzincan'a gelmişlerdi. Erzincan Yenişehir Sineması'ndaki gösterisine gitmiştim. Henüz çok gençtim ve İmam-Hatip Okulu 1.sınıf öğrencisi idim. Aradan çok zaman geçtiği için bütün ayrıntılarını hatırlayamıyorum. Hatırladığım; ilk tiyatro gösterisine gittiğim ve oyundan çok etkilendiğimdi. Sanırım rahmetli Hasan Nail Canat o dönemde çok genç idi. Olsa olsa 20'li yaşlarındaydı. Yaşını neden yazdım? O dönemdeki Müslümanlar, çok genç yaşlarda büyük işler başarıyorlardı da ondan... Hasan Nail de onlardan birisi idi. Çok genç yaşlarında büyük görevler üstlenmişti. Yirmili yaşlarda bir tiyatro topluluğu kuracaksınız, ekip oluşturacaksınız, oyun yazacaksınız, sahneye koyacaksınız, binbir güçlük ve sıkıntı ile ekipmanları alacaksınız ve Türkiye turnesine çıkacaksınız... Anlatması kolay ama gerçekleştirmesi çok zor işlerdi bunlar. Bu çok zor işleri başaran bir dava adamı idi Hasan Nail Canat...

Derken ilerleyen yıllarda benim de tiyatroya ilgim arttı. 1972 yılında İbret Sahnesi yönetmeni Abdullah Kars ile tanıştım. Beni tiyatro ekibine davet etti ve Ankara'ya çağırdı. O dönemde Necip Fazıl Kısakürek'in 'Yunus Emre'sini sahneye koyuyordu. Bu oyunda küçük bir rol alarak işe başladım. Birkaç gün sonra da Anadolu turnesine çıktık. Yozgat, Çorum ve ilçelerinden başlayarak, Amasya, Sivas bölgelerine kadar süren 30 günlük turnemiz başladı. Bu benim ilk tiyatro turnemdi ve çok yoğun ve yorucu geçmişti. Her gün farklı bir il veya ilçede oyun sahneliyorduk. Bazı yerlerde gündüz ve gece olmak üzere 2 kez sahne alıyorduk. Bu şekilde 1 yıl kadar 'Yunus Emre'yi oynadık. Ardından 1 yıl kadar 'Çakıl Taşları'nı, onun ardından da 'Ashabı-Kehf'i sahneledik. 'Ashab-ı Kehf' gerçekten çok tutulmuştu. Bu oyunda ben önemli rol üstelenmiştim. Yemliha’yı oynuyordum. Yunus Emre çıraklık, Çakıl Taşları ustalık, Ashab-ı Kehf ustalık dönemimdi. Aynı dönemlerde haberlerini aldığımız Hasan Nail Canat da yeni oyunları ile turnelerine devam ediyordu.

Bir diğer yandan da Üstün İnanç'ın çalışmaları vardı. Ashab-ı Kehf'in 200. oyunlarından birinde Balıkesir'de idik. Oyundan hemen sonra Abdullah Kars, detayına girmek istemediğim ama beni çok rendice edici bir olay yaşattı. Bunun üzerine turne bitimine kadar sabredip, İbret Sahnesi'nden ayrıldım. Turne bitiminden önce ayrılmak bana yakışmazdı. Çünkü bu oyunda en önemli rolü oynuyordum ve eğer bırakıp gidersem 25-30 günlük turne programının iptal edilmesi gerekirdi. Bu da hem Abdullah Kars'a, hem İbret Sahnesi'ne ve hem de davamıza büyük zarar verebilirdi. Tiyatroya ait bütün safhaların tecrübesini kazanmıştım. Kendime ait bir tiyatro grubu kurmaya karar verdim. Oynayacağımız 'Çığlık' adlı oyunu yazdım, ekibi kurdum, provalara başlayıp, gerekli ekipmanları almaya başladım. Bunları yaptığımda 19 yaşında idim. Tıpkı Hasan Nail Canat gibi, çok genç yaşta, çok zor olanları başarıyordum. Her şey kolaydı da, oyun için gerekli olan ekipmanları almak çok zordu. Işık sistemi, seslendirme sistemi, panolar ve gerekli dekorların hazırlığı için paraya ihtiyaç vardı. Detayı çok olduğundan oralara fazla girmek istemiyorum. Sonuçta oyun hazırlığı ve ekipmanlar tamamlandı. Bütün hazırlık Isparta'da yapıldığı için ilk oyunumuzu da Isparta'da oynadık. Oyun ve performans çok beğenildi. Ege Bölgesi'ni kapsayacak bir turne programı yaptım. Aydın'dan başlayarak Çanakkale'ye kadar il ve ilçelerin tamamı olmak üzere 35 gün sürecek bir turneye çıktık. Alnımızın akı ile turnemizi bitirdik. Bizim camiamızın tiyatro gurubuna benim kurduğum 'Çağrı Oyuncuları' tiyatro topluluğu da bu şekilde eklenmiş oldu.

Daha sonraki yıllarda hasbelkader iyi tanıyıp takdir ettiğim Hasan Nail Canat ile bizâtihi tanıştım. Beyazıt'ta o dönemde 'Marmara' olarak bilinen ve elitlerin toplantı yeri olan bir kıraathane vardı. Meşhur Beyazsaray'ın üstünde idi. Yazarlar, tiyatrocular, düşünürler, dava adamları orada bir araya gelir, kitap, gazete, dergi okur, sohbet ederlerdi. Hasan Nail de oranın müdavimlerindendi. Bir ara Cağaloğlu'ndaki Milli Gazete'de çalışmaya başlamıştım. Kültür-sanat sayfasına destek veriyor, kitap sayfasını hazırlıyordum. İş çıkışında yürüyerek Marmara'ya gider, orada sık sık Hasan Nail ile birlikte olur, sohbet eder, tiyatroya ait detayları, planları ve turneleri konuşurduk.

Daha sonraki yıllarda da zaman zaman görüşüp eskiyi yâd ediyorduk. Hasan Nail Canat, mütevazi bir hayat yaşadı. Birçokları gibi kendini pazarlamadı. Kendini değil, davasını üstün tuttu. Alçak gönüllü ama yüksek dereceli bir insandı. Hiç kimseden onun hakkında menfî bir şey duymadım. İnsanların razı olduğu bir insandı. İnsanların razı olduğu bir insandan, Allah da razı olur. Mekânı cennet olsun.

6 Haziran 2021

Bu yazı defa okunmuştur.