Basından
'Gerçek Hayat Dergisi'

Ulvi Alacakaptan / H.N.C. Üsküdar kıyısında Hayat'ın eşiğinde

Gerçek Hayat Dergisi / 29.10.2004

80'li yılların sonu olmalı. İlk düğün gösterilerimizden biri. Bir dernekte oynuyoruz, hoparlörle aşağı kattaki hanımlara duyuruluyor sözümüz. Gericiliğin başı henüz ezilmemiş demek, ayırımcılık uygulamada! Duydukları yok aslında, o kadar hanım kırk yılda bir bir araya gelmiş, seni mi dinleyecekler, oğul uğultusunda kaynatıyorlar mutlak.

Dernek memurların. Biz başka bir devlet memurlarıyla ilgili skeç oynamaktayken karakol sahnesinde, küt diye kesildi mikrofonun sesi. Salona duyururuz sesimizi, alttaki hanımların umurları da epey uzak da tuhaf, koştum yukarı kata, yönetici ile düğün sahibi birbirine girmiş: "Siz benim başımı belaya mı sokacaksınız? Herifin biri Hz. Ömer'in Adaleti'ni oynadıydı da biz de bilet sattık, vay izniniz nerede diye karakol karakol memleket seyahatine çıkarttılar beni neredeyse!"

Düğün sahibi ak sakallı, ak gönüllü bir muhterem. "Hocam, biz karakoldan izin aldık, hem de tiyatro oynanacağı da yazıyor bakın kağıtta". Şu bilenin bildiği, yarıya kesilmiş havası A4'ken A2'ye indirilmiş zaptı da uzattı Hoca'ya. Adam -adam diyorsam lafın gelişi- "Ben anlamam" deyip kaptı kağıdı yırtıp attı. Sahneyi devralmanın zamanı gelmişti; "Bakın beyefendi biz bu oyunu Türkiye'nin her yerinde oynadık. Hiç bir şey olmadı ama siz Devlet'in resmi bir zaptını yırttınız, bu duyulursa -ki duyulacak- başınıza neler gelir bilmem.

Hoca bembeyaz oldu -ak pak değil- hemen tek söz eklemeden gitti açtı ses yükselticisini. Döndük aşağı kata H.N.C. yakmış sigarayı -yaşamının son yıllarında bırakacak mereti- burnundan dumandan çok öfke soluya soluya bir aşağı bir yukarı voltada.

"Hain bunlar alçak alçak"
"Hayır Hasan Abi bunlar ne hain ne de alçak bunlar korkak, korkak"

Üç kuruşluk maaşları, beş paralık makamları gidecek diye korkuyorlar. Hadi can korkusu olsa anlarım da. Üsküdar'daki Din Görevlileri Deneği orada duruyor mu hala bilemem bina olarak. Ancak Hasan Nail Canat yok artık beden olarak. En son oranın kıyısına rampa etmiş bir geminin üstünden seslendi; "Siz hayat süren leşler sizi kim diriltecek" diye, Üstad'ın sözleriyle.

Birkaç saat sonra da durup dinlenmeye çekildi yüreği. Şimdi mümkündür ya çıkıp da imamlar müezzinler "Hepimiz böyle değiliz" demesin. Doğrudur. Hasan Nail Canat da hepimiz gibi değildi.

85'de O'nun tiyatrosuna katılmak istediğimde küsmelerinden biri nedeniyle bırakıp sahneyi, Kayseri'ye memleketine çekilmişti. Bir yıl sonra Çağrı Sahnesi'nde ve bağlı olarak Birlik Sahnesi'nde nasıl çalıştığımızı, çatıştığımızı, direndiğimizi ve dillendirdiğimizi çilemizi o bilirdi, gayrisi de yalan bilir.

Ama seyircisi Hasan Abi'yi unutmayacaktır önümüzdeki bir hafta veya on gün boyunca. Bu yazı yayınlandığında da bir iki anımsayan çıkar mutlaka!

Bunu biliyorum, gayrisi de PERDE!

Kaynak: Gerçek Hayat Dergisi
Bu haber defa okunmuştur.